Uzaktan Eğitimde Etkili Ebeveynlik

Geçenlerde bir arkadaşımla buluştum. Çocuğu 5. sınıfta özel okulda uzaktan eğitim görüyor. Bazı derslere girmek, dinlemek istemiyormuş ya da ödevlerini kendi sorumluluğunda oturup yapmıyormuş. “Hep benim zorlamamla, iteklememle, başında durmamla, “hadi” dememle yapıyor. Bu konu yüzünden uzaklaştık birbirimizden hep kavga ediyoruz. Ben çok yoruldum artık. ”dedi. Ve ekledi; “yazılarını okuyorum, çok da faydalı buluyorum; ama Gülşah olmuyor! Kendimi bağırırken, sinirimden ağlarken buluyorum. Ne yapıcam? Olmayınca ne yapacağız, onu da söyle!” dedi.

O kadar haklı bir tükenmişlik hali ki… Çok iyi anlıyorum.

Tüm anne babalar için gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bizler her anlamda stres altındayız. Evden çıkarak çalışıyorsak ve çocuklar evde uzaktan eğitim görüyorsa ayrı bir problem, evdeysek ve eğitimde başlarında duruyorsak ayrı bir problem… Çocuklar için rutinlerinden çıkmış olmak, arkadaşlarıyla görüşememek, evin içinde ekran başında durmak ayrı bir problem. Bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmak, dünyayı anlamlandırmak zaten yeterince zorken; bir de evdeki gergin ortam herkesi daha da sıkıyor kesinlikle.

Peki ne yapacağız?

  • Sürekli sinirlenip bağırarak bağlantımızı koparmak yerine; bağ kurmaya odaklanacağız.
  • Kendimize vakit ayıracağız. Bu dediğim 15 dakika sevdiğimiz biriyle telefonda konuşmak bile olabilir.
  • Önce kendi duygularımızı yöneteceğiz ki; çocuğumuz da kendi duygularını yönetebilsin. Ona duyguları konusunda rehberlik edeceğiz.
  • Sinirlenince nefes alacağız. Birkaç dakika nefes almayı hatırlamak bile bizi “savaş/kaç” modundan çıkarır.
  • Onlara sürekli ne yapmaları gerektiğini söyleyen “polis” rolünden çıkaracağız kendimizi. Biz ebeveyniz. Öğretmen değiliz. Polis değiliz.
  • Çocuklarımızı dinleyeceğiz. İhtiyaçlarını görmeye çalışacağız. Sadece önüne koyacağımız yemeği ya da ders için gerekli bilgisayar, kitap, malzemelerini değil. Duygusal ihtiyaçlarını göreceğiz.
  • Onların okuldaki başarısızlığının ya da sorumsuzluğunun bizim bir yansımamız olduğu inancını değiştireceğiz. Çocuklarımız bizim bir uzantımız değil. Ödevlerini bir gün yapmazsa bu bizim kötü bir anne baba olduğumuzu göstermez.
  • Eğer sürekli onun sorunlarını biz çocuğumuzun yerine üstlenirsek ve aman arkadaşlarından geri kalıp üzülmesin diye onun düşüp kalkmasına engel olursak büyümesine, gelişmesine engel olmuş oluruz. Bunu fark ederek, bazen hata yapmasına, belki dersten geri kalmasına, davranışlarının sonuçlarını yaşamasına izin vereceğiz.
  • Çocuğumuzla aynı tarafta olduğumuzu hatırlayacağız. Mücadele içinde değil; işbirliği halinde hareket edeceğiz.
  • Mükemmel anne babalıktan vazgeçeceğiz. Elimizden geleni yapabiliriz; ama daha fazlasını değil.Kendimize de ufak molalar vereceğiz, destek isteyeceğiz. Her şeyi kendimiz üstlenmeyeceğiz.
  • Son olarak kendimizi bu dönemde göstermekte olduğumuz çaba için kutlayacağız. Kendimizle de bağlantıda kalacağız. Kendimizi seveceğiz, şefkat göstereceğiz.

Şimdi pek çok kişinin lise giriş sınavı yılında ya da üniversiteye giriş sınavı yılındaysak nasıl izin verelim geri kalmasına dediğini duyar gibiyim. Anlıyorum. Biliyorum… Ama benim dediğim ipin ucunu bırakın ne yaparsa yapsın değil; belki bir hafta bırakmayı deneyin. Sürekli kavga eden ve ne yapması gerektiğini söyleyen pozisyondan çıkarın kendinizi. Zaten çocuk artık o yaştaysa “aa ne oluyor ya; annem/babam bana karışmıyor. Bu işte bir gariplik var” diyecektir. Sizin müdahale ettiğiniz, güç uyguladığınız, tehditlerle yaptırmaya çalıştığınız şeyler hep ters tepecek. Siz daha çok müdahale ettikçe çocuk derslerden daha çok soğuyacak. Benim söylediğim bu.

O yüzden ebeveyn-çocuk ilişkinize odaklanmak, sohbet içinde kalmak, ortak bir aktivite yapmak, onun zevk aldığı konulara dahil olmaya çalışmak, ders çalıştığı kadar eğlenmenin, sosyal anlamda bağlantıda kalmanın da bir ihtiyaç olduğunu anlamak çok kıymetli. Bir derse girmemesi ya da bir ödevini yapmaması sizinle bağlantısının kopmasına değmez. Sizin o sinir harbini yaşayarak o kadar yıpranmanıza da değmez.

Bu dönem bitip geride kaldığında çocuk yaşanan günleri değil; bu dönemde hissettiklerini hatırlayacak. Evde hep kavga edilen, herkesin gergin olduğu, çok bunaldığım, anne ve babamdan yaka silktiğim bir dönemdi diye de hatırlayabilir. “Evet çok garip, olağandışı bir dönemdi, hep evdeydik, ama annem babamla her zamandan fazla vakit geçirmiştim, stresli zamanları yönetmek konusunda bana çok destek olmuşlardı, çok sevildiğimi hissettiğim bir zamandı” şeklinde de hatırlayabilir. Siz nasıl hatırlanmasını ve bu duyguların nasıl kaydedilmesini tercih ediyorsunuz?

Sizin evinizde neler yaşanıyor?

Bu dönemi nasıl yönetiyorsunuz?

Bu okuduklarınız sizde hangi duyguları, düşünceleri uyandırdı?

Bu olağandışı dönemin olumlu duygularla hatırlanması için daha farklı neler yapabilirsiniz?

Benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

 
 
Bu yazıyı paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top