Evlenmeden Önce Kırmızı Bayraklar

“Eşinizle en büyük sorununuz nedir?” sorusuna aldığım yanıtlar beni bu paylaşımı yapmak için harekete geçirdi. Pek çoğumuz için bu kırmızı bayrakların farkına varmak konusunda artık çok geç olduğunun farkındayım. Yani evlendik bile, çocuklarımız oldu, yıllar geçti, yaşayıp gidiyoruz. Fakat bu kırmızı bayrakları çoğumuz evlenmeden önce fark ediyoruz aslında. Ama bir şekilde ya görmezden geliyoruz, ya da bile bile lades oluyoruz.

Aklıma gelenleri 9 başlıkta toparladım:

  1. Kültür / Aile bağları farklılıkları: Her birimiz farklı ailelerde bambaşka bir kültür içinde yetişiyoruz. Aynı şehirden ya da benzer coğrafi bölgeden olmak aynı kültürden geleceğimizi göstermiyor. Farklılıkları kucaklamak çok güzel; ancak eğer başlangıçta tanıdıkça eşinizin ailesiyle, aile kültürüyle, aile bağlarıyla ilgili bazı şeyler sizi rahatsız ediyorsa; bilin ki bunlar rahatsızlık vermeye devam edecek. Örneğin; düğününüzle ya da evlenince oturacağınız evle ilgili kararlarda sizin söz hakkınız olmadıysa her şeye “bizde böyle” diyerek eşinizin ailesi karar verdiyse bu bir kırmızı bayrak olabilir. Size göre de doğrusu buysa hiç sorun yok. Zaten o zaman ortada bir kırmızı bayrak olmaz. Eğer bir tarafın aile kültüründe erkek çocukları daha değerli görme yatkınlığı hissederseniz; bilin ki sizin de doğacak erkek çocuğunuz yerlere göklere sığmayacak; ancak kız çocuğunuz aynı kıymeti görmeyecek. Bu size göre yanlışsa çocuklarınız olduktan sonra o aileyi değiştiremezsiniz. Evlenmeden önce size uygun olmayan bazı fikir ve kültür farklılıklarını anlamanız önemli.

  1. Eğitim farklılıkları: En başta üniversite mezunu bir kişi ilköğretim mezunu biriyle birlikte olmaya başladığında “Aman canım ne var? Kendini çok iyi yetiştirmiş” deyip; evlendikten sonra küçümsemeye, boş bir insan olarak değerlendirmeye başlayabiliyor. Ya da iki kişi de üniversite mezunu olsa da; kişisel gelişimi üzerinde hiç çalışmamış, olgunlaşmamış bir kişiyle birlikte olmak da diğer taraf için zorlayıcı olabiliyor. Gelişime bakış açısı başlı başına bir faktör olabilir. Bir taraf hep öğrenmek ve gelişmek isterken diğer taraf bunu gereksiz görüyorsa baştan bu farklılığı görüp; sizin için anlamını düşünüp doğru karar vermek gerekiyor.
  1. Sosyalleşme farklılıkları: Eşiniz olacak kişinin eğlence anlayışı nedir? Arkadaşlarıyla nasıl vakit geçirir? Yalnızken neler yapar? Bütün bu soruları da evlenmeden önce kendinize sormanız ve cevapları gözlemlemeniz gerekiyor diye düşünüyorum. İyi vakit geçirme anlayışınızın paralellik göstermesi önemli. Paralel değilse de o zaman birbirinizin eğlenme ve sosyalleşme tercihlerine saygı duyabilmeniz, ve ona bu konuda alan açmak konusunda nasıl hissettiğinizi kontrol etmenizde fayda var. Eşiniz içki içmeden eğlenemiyorsa; fakat size göre alkol şart değilse bu bir sorun mu? Her yıl erkek arkadaşlarıyla bir tatil gelenekleri varsa ve bunu evlendikten sonra da devam ettirmek istiyorsa bu konuda içiniz rahat mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün.
  1. Değer çatışmaları: Saygı, dürüstlük, sorumluluk, mizah vs kavramları ne anlama geliyor? Pembe yalanlar yalan mıdır yoksa hayatın bir gereği midir? Sevdiklerine yalan söylediğini görüyor musunuz? Annesine, en yakın arkadaşına? Konuşurken argo ve küfür kullanması bir sorun mu? Nelere gülüyor? Belki sizin izlemeye dayanamadığınız Recep İvedik onun en sevdiği film… Aile olmak ne demek? Sorumluluklarını zamanında yerine getiriyor mu? Sürekli içinden çıkamadığı kredi kartı borçları mı var? Kendi bütçesini yönetebiliyor mu? Ailesine maddi anlamda bağımlı mı? Bu sizin için bir sorun mu? Dini inançlarınız farklıysa birbirinizi özgür bırakıyor musunuz? Çocuğunuz olunca bu konuyu nasıl ele alacaksınız? Değerler bir aileyi oluştururken ve daha sonra o ailenin içinde yaşarken en önemli başlık. Bizi biz yapan şey değerlerimiz dolayısıyla ortak değerlerde buluşmak ve değerlere yüklediğimiz anlamların paralellik taşıması elzem.
  1. Teknoloji bağımlılığı: Bu konu da günümüzde büyük bir sorun teşkil ediyor. Maalesef pek çoğumuz kabul etmesek de telefonlarımıza ya da bilgisayarlarımıza bağımlıyız. Eğer eşiniz olacak kişi sizinle yemeğe çıktığında kafasını telefondan kaldırmıyorsa ya da yemek boyunca gelen hiçbir mesajı kaçırmayıp hepsini cevaplamaya çalışıyorsa bu da bir kırmızı bayrak olabilir. Ya da bilgisayar oyunları oynayan bir eşiniz varsa; sizinle buluşmaya bilgisayar başından kalkamadığı için geç kalıyorsa evlenince nasıl bir hayatın sizi beklediğini tekrar düşünebilirsiniz.
  1. Öfke kontrolü: Eşiniz olacak kişi öfkesini nasıl ifade ediyor? Şiddet yatkınlığı hissettiniz mi? ya da daha kötüsü henüz çıkarken ya da nişanlıyken deneyimlediniz mi? Arkanıza bakmadan kaçın. Bu kocaman bir kırmızı bayrak. Şiddeti yaşamadıysanız öfkelendiğinde, aranızda anlaşmazlıklar çıktığında nasıl tavır takındığını gözlemleyin. Sonrasında sakince oturup konuşabiliyor musunuz? Sizin bakış açınızı anlamak için çaba gösteriyor mu? Yoksa sadece olayın üstü örtülüyor ve hiçbir şey olmamış gibi ilişkiye devam mı ediliyor? Tüm bunlar çok önemli; çünkü evliliğin içinde de iletişim şeklinizin nasıl olacağını gösteriyor. “Çok seviyorum” gözü karalığıyla yola devam ettiğinizde evlilik içinde sorun teşkil ediyor.
  1. Hayattan beklentiler / hedefler / öncelikler: Geleceğe dair hayaller kurduğunuzda ya da planlarınızı birbirinize anlattığınızda ortak bir vizyon oluşturabiliyor musunuz? Yoksa biriniz köyüne dönüp yerleşmek isterken diğeriniz büyük şehirde kariyer basamaklarında tırmanmayı mı planlıyor? Biriniz çocuk sahibi olup bir aile kurmak isterken diğeriniz çocuk sahibi olmayı istemiyor mu? Ya da erkeğin beklentisi kadının anne olduktan sonra çalışmayıp çocuğuna bakmasıyken, kadının beklentisi çocuk sahibi olduktan sonra da işine devam etmek mi? Veya kadının beklentisi ev işlerini ve hayatın tüm sorumluluklarını birlikte yüklenmekken erkeğin beklentisi evde her işi kadının üstlenmesi mi? Tüm bunlar evlenmeden önce konuşulması gereken ve dürüstçe iki tarafın da kendini ortaya koyması gereken konular. Beklentiler, hedefler ve öncelikler örtüşüyorsa harika. Doğru veya yanlış yok; iki kişinin birbirine uyumu var.
  1. Sevgiyi ifade: Herkesin sevgi dili farklı. Öncelikle kendi sevgi dilinizi biliyor musunuz? Sonrasında karşınızdaki kişi sevgisini nasıl gösteriyor bunu gözlemleyin. Sizin sevgi dilinizle uyumlu mu? Yoksa siz özel günlerde özel organizasyonlar beklerken o çok önemsemiyor mu? Ya da siz kendinizi sözcüklerle ifade ederken o bir şey söylemeyip size zaman ayırarak, belki söylediklerinizi hatırlayarak, sevdiğinizi söylediğiniz bir şeyi pişirerek mi gösteriyor sevgisini? Bunlar zaman içinde anlaşılacak; ama anlaşılması, keşfedilmesi gereken özellikler. Birbirinin sevgi diline adapte olabilmek de kısmen çabayla olabilecek bir konu.
  1. Tamirat becerileri: Çatışmalardan sonra nasıl normale dönüyorsunuz? Bazı insanlar konuşmaz, saatlerce belki günlerce küs kalır. O küslüğün sonunda da hatasını hiç kabul etmez, özür de dilemez, ama ilişkinin kaldığı yerden devam etmesini bekler. Bunlar en başta aşkın gözü karalığıyla yapılsa da evlenince öfke birikimlerine ve kin tutmaya dönüşüyor. Sen şu zamanda da “şöyle yapmıştın zaten!” diye çıkıyor karşınıza. Halbuki kırgınlıkları üzerinden çok zaman geçmeden tamir ettiğinizde o kırgınlıklar hatırlanmıyor bile. Bu yüzden yanlış bir şey yapıldığı anda fark edilmesi, o anda çok üzerine konuşulmasa bile kısaca gönül alınması çoğu zaman uzun vadede ilişkileri kurtarıyor. Sakinleştikten sonra gerekiyorsa üzerine konuşulabilir.

Bu maddelerin her biri bireysel değişiklik gösterebilir. Yani tabii ki hiçbiri ayrılık nedeni değildir. Sadece bana göre evlenmeden önce dikkate alınması gereken ve her biri üzerinde kendi kişisel değerlendirmenizi yapmanız gereken maddeler.

Belki bazılarımız ikinci evliliğini yapmayı düşünüyor; belki bazılarımızın bekar yeğenleri, kuzenleri, çocukları var. Bu yazının mutlu bir evlilik için rehberlik edebileceğini düşünüyorum. Çoğu mutsuz ya da boşanan çiftte “zaten en baştan biliyordum”, “en baştan evlenmemem gerekiyordu” ya da “nişanlıyken de annesinin sözünden çıkmazdı zaten”, “çıkarken de bana hiç çiçek almazdı” gibi cümleler duyuyorum. Evlilik öncesi değerlendirmelerimizi kendimize dürüstçe yapabilsek evlilik içinde beklentilerimizi de daha rasyonel tutabiliriz.

İnsanları oldukları gibi görüp, gerçekten tanımak için çaba gösterdikten sonra o kişiyle uyumunuzu, tanıdığınız haliyle olduğu gibi sevip sevmediğinizi, kabul edip edemeyeceğinizi gözden geçirmek evlilik başarısında fark yaratıyor diye düşünüyorum.

Bunları okumak size neler düşündürdü?

Evlenmeden önce farkına varıp göz ardı ettiğiniz kırmızı bayraklar var mıydı?

Vardıysa bunlar evliliğinize nasıl yansıdı?

“Kırmızı bayrakları hiç fark etmedim, ama evlenince uyumsuz olduğumuzu anladım” diyorsanız; fark etmeme sebebiniz neydi? Ya da sizin uyumsuz olduğunuz konular neler?

“Kırmızı bayrakları fark ettim; ama evlilik içinde konuşarak, üzerine çalışarak çözdük” dediğiniz konular var mı?

Benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

İçten sevgilerimle…

Bu yazıyı paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top