Sizin ilişkinize hangi duygular ya da değerler rehberlik ediyor?
Sevgi ve güvenin rehberliğinde mi ilerliyorsunuz yoksa korku ve kaygının çıkmazında mısınız genel olarak?
Bazen ilişkimizde her şey yolunda gitse bile kendi içimizdeki mutsuzluk, güvensizlik, sevgisizlik, tatminsizlik bizi karşımızdaki kişiden şüphe duymaya, kaybetmekten korkmaya, sorun çıkarmaya yöneltebilir. Her şeyi olduğundan kötü algılarız, negatif senaryolar kurmaya meyil ederiz. Kendi yaralarımızın, duygularımızın, ihtiyaçlarımızın farkında değilsek ve kendimizi iyileştirmek için çaba göstermezsek ilişkimize gerçekten zarar verebiliriz. Böyle bir durumda eşimizin duygusal zekası, anlayışı, davranışın ötesini görebilme becerisi önem kazanır; fakat bir yetişkin olarak farkındalıkla davranmak bizim sorumluluğumuz. Dolayısıyla çocuk gibi kapris yapıp sürekli karşı tarafın bizi alttan almasını, anlayışlı olmasını beklemek pek gerçekçi değil. Hiçbir ilişkide her zaman bir taraf verici pozisyonda olamaz. Uzun vadede o ilişki ve o kişi çok yıpranır.
İlişkiler her zaman alma verme dengesine dayanır. Sadece ebeveynliğin özellikle ilk yıllarında anne baba daha çok verici, çocuk daha çok alıcı konumdadır. Ama eş olarak yetişkin yetişkine bir ilişki kurduğumuzda bunun dengede olması beklenir ve gerekir.
Peki ilişkimizi sevgi ve güven rehberliğinde yaşadığımızda neler deneyimleriz?
Birincisi; ufak aksilikler karşısında eşimize güvenle yaklaşırız, o gün eve geç kaldığında kafamızda kaygı verici senaryolar kurmadan önce neyin ters gittiğini merak ederiz.
İkincisi davranışların altındaki niyete bakarız, eşimizin ağzından çıkmaması gereken bir cümle çıktığında ya da bizim için önemli bir şeyi unuttuğunda iyi niyetli bir varsayımda bulunarak kendimizi pozitif şekilde ifade ederiz. Sevgi ve güvenin rehberlik ettiği bir ilişkide telefonları açmamak, mesajlara cevap vermemek, surat asmak, küsmek, veya patlamaya uygun an kollamak gibi davranışlar sergilemek yerine kendini ifade ve açık iletişim vardır.
Üçüncüsü karşımızdakinin sınırlarına saygı gösteririz. Bir telefon görüşmesi yaparken arkadan konuşmayız ya da gizlice telefonundaki mesajları okumayız. Karşımızdakinin bizim sınırlarımıza saygı göstermesini istiyorsak bizim de aynı saygıyı ona göstermemiz gerekir.
Dördüncüsü sorumlu bir şekilde hareket ederiz. Erich Fromm Sevme Sanatı isimli kitabında şöyle der; “Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için duyduğumuz ilgidir. Sevgi “sorumluluk” yaratır. İlgi ve bakım, sorumluluk yönünü de beraberinde getirir. Sorumluluk, dışarıdan yüklenmiş bir şey gibi algılanır, oysa gönülden gelir. Açık, ya da üstü kapalı olarak, başka birinin gereksinimlerine verdiğimiz yanıttır.” Sevginin rehberlik ettiği bir ilişkide hatalarımızı sahiplenerek davranışlarımızın etkilerini fark ederiz ve tamir ederek karşı tarafın duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasına doğal bir sorumluluk duygusuyla yaklaşırız.
Beşincisi eşimizin en güvendiği insan olarak onunla dalga geçmeyiz, onu küçümsemeyiz, bize güven içinde anlattıklarını onun ne hissedeceğini düşünmeden başka insanlarla paylaşmayız. Güven saygıyla gelişir ve büyür.
Son olarak eşimizi olduğu haliyle kabul ederiz. Etiketlemeden, yargılamadan olduğu gibi severiz. Örneğin duygusal filmlerde ağlıyorsa “başladın yine ne kadar sulu gözsün” demeden, kirli çamaşırlarını sepete atmadığında “senin kadar pasaklı bir insan görmedim” diye sitem etmeden, sizin için çok da önemli olmayan bir konuya sinirlendiği zaman “amaaan ne var bunda bu kadar sinirlenecek” diye eleştirmeden yargısızca yanında olabildiğimizde, davranışın altındaki niyeti görebildiğimizde, anlamaya çalıştığımızda, sessizce bile olsa ona eşlik edebildiğimizde sevgi ve güvenin rehberliğinde yürütüyoruz ilişkimizi.
Bunları yapamadığımız zamanlar aslında çoğunlukla kendi içimizde bir mutsuzluk, yetersizlik, tatminsizlik hissettiğimiz zamanlar. Her zaman söylediğim gibi ilişkiler iki kişilik ve bir kişinin böyle hissedip davrandığı zamanlarda diğer kişinin anlayışı, telafisi, empatisi ile ilişkilerin minimum sorunla ve hasarla yürümesi mümkün. İki kişi de kendinin farkında değilse; sadece karşı tarafı suçladığı, kendini kurban konumuna koyduğu bir kısır döngü içine girmesi çok mümkün.
İyi ilişkiler sadece iki tarafın birbirinin ihtiyaçlarına duyarlı olmasıyla, iletişim için gösterdikleri çabayla, bağlantıyı farkındalıkla korumaları ve geliştirmeleri ile gerçekleşiyor. Bence sadece şans ve birbirini çok sevmek yetmiyor.
Ne dersiniz?
İlişkinizi ne kadar sevgi ve güven rehberliğinde yürüttüğünüzü düşünüyorsunuz?
Bu değerleri ilişkinize daha fazla yansıtmak için neye ihtiyacınız var?
İlişkinizde neleri arttırmak, neleri azaltmak, neleri ne şekilde değiştirmek sizi destekler?
Benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
İçten sevgilerimle…