İlk Yıllarda Öğrenme

Bebekler en gelişmiş öğrenme makineleridir.

Öğrenme doğumda; hatta anne karnında başlar.

Doğduklarında farklı dillerin seslerini ayırt edebiliyorlar.

Gördüklerinden ve duyduklarından anlam çıkarıyorlar.

Anaokuluna giderken bir çocuk meraklı ve öğrenmeye istekliyse okul öncesine gelmeden olumlu deneyimler yaşamıştır. Korumacı ve duyarlı ebeveynleri olmuştur. Güvenli bir ortamda büyümüştür. Sağlıklı ve iyi beslenmiştir. O çocuk keşfetmek, oynamak, sosyalleşmek için gelir. Hayata karşı ilgisi vardır.

Çocukların ilk ve en iyi öğretmenleri ebeveynleridir. Anne babanın davranışları, kendilerini ifade edişleri ve dış dünyayla ilişkileri çocukları çok etkiler.

İlk yıllardaki enformel öğrenme keşifle, araştırmayla, ellerle, düşünmeyle gerçekleşir. Bu temel formel öğrenmenin başlaması için çok önemlidir. Yani bir çocuk kreşte güzelce oynarsa ve o sürece katılırsa ileriki yıllarda da daha kolay okuma ve yazma öğrenir.

En çok öğrendikleri şey etraftaki insanların akıllarında ne olduğu. Bizler insanları duyguları, düşünceleri, istek ve inançları olan insanlar olarak görüyoruz; fakat akıllarından geçenleri nasıl anlıyoruz?

Duygular bebekler için çok önemli. Washington Üniversitesi Öğrenme ve Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde DUYGUSAL KULAK MİSAFİRLİĞİ isimli bir çalışma yapılmış. Çalışmada bir yetişkin elindeki sopayla bir düğmeye basıp çok hoş bir ses çıkarıyor ve izleyen 18 aylık bebek buna bayılıyor. Bir çok çalışmadan biliyoruz ki; sopayı bebeğe verirseniz hemen sopayı kapıp o sesi çıkartmak isteyecektir. Ama bu yeni çalışmada odaya adı Nina olan bir başka yetişkin çağrıldı. Nina ilk yetişkinin sopayla düğmeye basmasını izledi ve sonra Nina yetişkine sinirlendi. Bebeğe değil yetişkine. Sanki yasak bir hareket yapmış gibi. 18 aylık bebek gözleri kocaman halde bir yetişkinin diğerine sinirlenmesini izledi. Sonra sopayla düğme bebeğe verildi. Bebek sopayı aldı, sinirli yetişkine baktı, aşağı baktı, sinirli yetişkine tekrar baktı ve düğmeye basmadı. Yapmazdı; çünkü bu harekete sinirlendiğini gösteren kişi şimdi ona bakıyordu. Ve bebek yetişkinin ona sinirlenmesini istemedi.

Birçok hayvanda ödül ya da cezayı direkt olarak onlara vermelisiniz. İyi ya da kötü diye direkt olarak hayvana söylemelisiniz. İnsan çocuğu için direkt olarak bir şey yapmanız gerekmiyor, onlar bir insanın diğerine nasıl davrandığını gözlemleyip bundan öğrenebiliyorlar. Ve bu, dünyayı öğrenmelerini büyük ölçüde hızlandırıyor.

Eskiden duygusal ve sosyal işlemenin, problem çözme, matematik ve dil gibi kavramsal becerilerden tamamen ayrı olduğunu düşünürdük. Ancak davranış bilimindeki yeni çalışmalar beynin iki tarafının ne kadar derinden bağlı olduğunu gösteriyor. Sanki sosyal beyin diğer yetenekleri uyandırıyor ya da uyutuyor.

Örneğin; İngilizce öğrenen, tek dil konuşan Amerikalı bebeklere yeni diller gösterdik. Bir deney sırasında Mandarin Çincesi gösterdik. Bir diğerinde İspanyolca. 9 aylıkken bebekler sesler arasındaki farkı ayırt edebilme yeteceğini edinebiliyorlar mı öğrenmeye çalıştık. Bu yeni dildeki kelimelere uygun ses kalıpları edinebiliyorlar mı, edinemiyorlar mı?

Ve keşfedilen şey; sıcak düzenli bir sosyal ortamda, laboratuvardaki yabancı dil konuşan yetişkinler her biri 25 dakika süren 12 seans boyunca yerde çocuklarla oynadıklarında, 9-10 aylık bebekler çok fazla şey öğrendiler. Mandarin Çincesinin ya da İspanyolcanın sesleri hakkında o kadar çok şey öğrendiler ki; yetenekleri 10 aydır o dili dinleyen o ülkelerin çocuklarının yeteneklerine eşitti.

Aynı bilgi, aynı programla, aynı odada, televizyondan verilmesi dışında her şey aynıyken bebekler hiçbir şey öğrenmedi. Televizyona tırmandılar, dokundular, baktılar, televizyona kilitlenmiş gözüktüler; ama 12 seans sonunda test edildiklerinde hiçbir şey öğrenmemişlerdi.

Yani sadece birebir sosyal deneyim bebeklere ve beyinlerine gelişimin doğru zamanında doğru bilgiyi sağladı.

İnsanlar genelde çocukların etraflarındaki objelerle ilgilenmelerinin insanlarla etkileşimde olmalarından daha iyi olacağını düşünüyor. Ancak çocukların konuşabilecekleri ve bağ kurabilecekleri gerçek insanların olması çocuklar için en iyi ve en çok şeyi öğrenebilecekleri oyuncaktır.

KAYNAK: Yaşamın Başlangıcı belgesel dizisi – Netflix

Bu belgeseli çok etkilenerek izledim. Çocuklarını daha iyi tanımak, anlamak isteyen tüm anne babalara tavsiye ediyorum. Aynı zamanda anne babalığın zorluklarını, eşsiz keyfini, dünyada çocuk yetiştirmedeki sosyo ekonomik koşulları uzmanların ağzından çok etkileyici görüntülerle aktarıyor. Bu yazımdakiler sadece üçüncü bölümde anlatılanlardan özet bilgileri içeriyor. Toplam 6 bölümden oluşan bu belgeselin diğer bölüm içerikleriyle ilgili yazı dizim devam edecek.

Bu bölüm içeriği size neler düşündürdü?

Çocuğunuz meraklı ve öğrenmeye istekli mi?

Okul öncesi eğitimine gidiyor mu? Neler fark ediyorsunuz?

Çocuğunuzun eşinizle birbirinize davranışlarını taklit ettiğini, modellediğini fark ediyor musunuz? Neler gözlemliyorsunuz?

Paylaşırsanız çok sevinirim. İçten sevgilerimle…

Bu yazıyı paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top