Bunu okuyunca pek çok anne-baba “niçin izin vereyim ki?”,“benim çocuğum hiç ağlamasın”,“ben ağlayayım; o yeter ki ağlamasın”, gibi cümleler kurabilir. Tabii ki sizi duyuyorum ve anlıyorum; keşke öyle bir dünya mümkün olsa ve bizler çocuklarımızı her türlü incinmeden, zorluktan koruyabilsek. Fakat öyle bir dünya yok. Hayat dediğimiz şey son derece gerçek… ve nefes aldığımız her an pek çok duygunun yanında üzülmek, incinmek, canı yanmak, hayal kırıklıkları, haksızlıklar gibi gayet olağan duygular da var.
Çocuklarımıza ne kadar tüm duyguları tanımlamayı, her birinin doğal olduğunu kabul ederek yaşamayı öğretebilirsek o kadar dirençli çocuklar yetiştirme şansımız olacak.
Çocuğumuz herhangi bir konuda üzüldüğünde tabii ki onun yanında olacağız, sarılacağız, elimizden geliyorsa teselli edeceğiz, yardım becerilerimizi kullanacağız.
Ancak “ağlama”, “aa böyle şeye ağlanır mı, sen büyüdün artık”, “sus artık, ağlama” “yeter” “erkek adam ağlar mı?” “ağlamak sana hiç yakışmıyor” gibi cümleler kurmamak gerektiğinden bahsediyorum. Ağlamanın tüm insanlar için son derece doğal bir tepki ve hatta faydalı bir eylem olduğunu anlayıp kabul etmekten bahsediyorum.
“Aman canım ne faydası var ki” diyenleriniz için biraz da bilimsel faydalarından bahsedeyim:
mutluluk hormonu (endorfin) salgılanmasını sağlar — en güçlü ağrı kesicidir ve rahatlama hissi verir.
vücutta biriken pek çok toksinin gözyaşı yoluyla vücuttan atılmasını sağlar.
dertlerin içeride birikmesini önler; ağlayarak duygu yoğunluğu boşalır.
sakinleştirici işlevi görür. Ağlamanın ardından kişi genelde rahatlama hissiyle birlikte uyumak ister.
kırılganlık paylaşıldığı zaman yakındaki kişilerle daha güçlü bir bağ kurulur. Her zaman güçlü olma ve görünme baskısı ortadan kalkar.
Ne dersiniz? Ağlamak iyi midir?