Toksik Ebeveyn Cümleleri

Çocuklarımıza nasıl konuştuğumuz, nasıl davrandığımız onların ruh sağlığı açısından çok belirleyici. “Ben çocuğuma hiç el kaldırmadım” diyen bir ebeveyn yeterince iyi bir ebeveyn midir? Ruhsal olarak sağlıklı bir çocuk büyütüyor diyebilir miyiz? Bunun cevabını bilemeyiz.

Şiddet deyince genelde fiziksel şiddeti düşünüyoruz; ancak duygusal şiddet de fiziksel şiddet kadar yaralayıcı çocuklar için. Bir ömür boyu benliklerini zedeleyen sonuçları var. Belki de çocuğunuza bilmeden duygusal şiddet uyguladınız ya da uygulamaya devam ediyorsunuz. Belki de çocukken size bunlar yapıldı ve söylendi ve siz de anne babaların böyle davranmasını “normal” değerlendiriyorsunuz… Belki de içinizdeki yaranın hala kanadığını fark etmediniz…

Peki, neler söyler toksik ebeveynler, gelin birlikte bakalım:

  1. Dış görünüşlerine yönelik etiketleyici sıfatlar kullanırlar. “Çok çirkinsin”, “şişmansın”, “üzerindeki sana hiç yakışmamış”, “çok sıskasın”, “saçların hiç güzel olmamış” gibi. Bunlar şaka niyetiyle bile söylense çocuklar henüz soyut düşünemedikleri için bunları gerçek olarak algılarlar. Dış görünüşlerine yapılan bu tip yorumlar çocuklara kendilerini güvensiz, değersiz hissettirir. Fiziksel görünümleriyle ilgili hep kuşkulu olurlar ve kendilerini yetersiz hissederler. Böyle yorumlar çocuklarda yeme bozuklukları gibi ruhsal  sorunlara zemin hazırladığı gibi kendilerini beğenmedikleri ve yargılanacaklarını düşündükleri için içine kapanmalarına da sebep olabilir.
  1. Davranışlarına karşı yargılayıcı sorular sorarlar. Örneğin; “Ne biçim  yürüyorsun?” “Neden böyle garip davranıyorsun?”, “ne biçim konuşuyorsun?”. Çocuklar bizim söylediğimiz her şeye inanırlar. Dolayısıyla böyle yargılayıcı sorular onlara kendilerini kusurlu hissettirir. Neden böyle garip davranıyorsun dediğimizde aslında çocuk sadece içinden geldiği gibi zıplıyor, dans ediyor, enerjisini boşaltıyor olabilir. Biz onları bu şekilde frenledikçe ve sorguladıkça bir süre sonra çocuk kendisi gibi davranamaz, davranmaya çekinir, utanır. Büyüdükçe hep başkalarının onlardaki kusurları göreceklerini, yargılayacaklarını, onları oldukları gibi kabul edip sevmeyeceklerini düşünürler.
  1. Bencilce anlık pişmanlık duygularını ifade ederler. “Keşke hiç doğmasaydın” “Keşke seni aldırsaydım” “Keşke hiç çocuk yapmasaydık” “Keşke böyle bir çocuk olmasaydın” “Anne/Baba olduğuma pişmanım”. Hiçbir çocuk bu dünyadaki varlıklarını sorgulatan böyle bir cümleyi asla duymamalı. En değerli gördükleri kişilerin ağzından böyle bir cümle duymak onların dünyada olduklarına pişman olmalarına sebep olur. Benliklerine büyük yara açar ve erken dönemde depresyona, davranış bozukluklarına neden olabilir.
  1. Çocuğa kendini yük gibi hissettirirler. “Çocuk büyütmek çok pahalı” “Sana bakmak çok zor” “Beni çok yoruyorsun” “İkinci çocuğu yapmayacaktık” bunları duyan çocuk kendini bir yük olarak görür ve zaman içinde bilinçsizce de olsa duygularını, ihtiyaçlarını, sorunlarını anne babasına söylemekten kaçınır. Çünkü daha fazla sorun çıkarmak, üzmek, yormak, yük olmak istemez. Bu cümleleri direk kendine söylemesek ama başkalarıyla konuşurken bile duysa aynı etkiyi yaratır. Anne babasıyla bu yakın ilişkiyi kuramayan çocuk ilerleyen zamanlarda kendini sevgiyi ve kabulu bulduğunu düşündüğü yanlış bir ortamda bulabilir. Anlaması çok geç olabilir; ya da hiç anlamayabilir.
  1. Sağlıksız kıyaslamalar yaparlar. “Neden sen de daha fazla kardeşin/kuzenin/ şu arkadaşın gibi değilsin?” “Arkadaşların senden daha iyi” “Ben onun annesi/babası olsaydım keşke” Böyle kıyaslamalar çocuğun özgüvenini çok fazla zedeler ve ne yaparlarsa yapsınlar asla yeterli olamayacaklarını düşünürler. Ayrıca kardeş arasında yapılan bu tür kıyaslamalar kardeşler arasındaki ilişkiyi de sağlıksızlaştırır. Birbirlerine karşı kıskançlık ve öfke duyguları biriktirmelerine sebep olur.
  1. Küçümseyici hakaretler ederler. “Sen aptalsın” “Hiç bir işe yaramıyorsun” “Sen bir zavallısın” “Böyle devam edersen hiçbir zaman başaramazsın”. Bazen direk cümle olarak söylenmese de böyle imalarda bulunurlar ya da soru formunda cümleyi kurarlar. “Böyle zavallı gibi ağlama” “Ancak aptallar bu soruyu cevaplayamaz” “Beceriksiz misin sen, neden yapamıyorsun?” gibi. Bu tip ifadeler de çocuğun özsaygısına ve özdeğerine büyük zarar verir.
  1. Terk etmekle tehdit ederler. “Seni bırakıp gideceğim” “Bir gün uyanıp beni bulamayacaksın.” “Ortadan kaybolmak istiyorum” “Kaçıp gitmek istiyorum” Böyle cümleler çocuğun en sevdiği tarafından terk edilme kaygısı yaşamasına sebep olur. Kendileri olarak var olduklarında sevdikleri insanların onları bırakacaklarına inanırlar. Bu inanç beyinlerine kazınır ve yetişkin hayatlarında da sevdikleri insana güvenemezler, her an terk edip gidebileceğini düşünürler.
  1. Boş vaatler ya da tutamayacakları sözler verirler. “Bunu yaparsan sana şunu alırım” “Çok istediğin yere seni yarın götüreceğim” Ama sonra bunları gerçekleştirmezler. Bir ebeveyn yapamayacağı sözler verdiğinde hatta bunu istediği davranışı çocuğa yaptırmak için bir ödül / tehdit mekanizması olarak kullandığında çocuğun güvenini kırar, çocuğa kendini aldatılmış hissettirir. Böyle davranmak tam olarak çocuğa kimseye güvenmemeyi öğretir.
  1. Duygularını görmezden gelirler. “Ne var bunda üzülecek?” “Korkacak birşey yok!” “Bebek gibisin” “Kendine gel!” “Bu kadar heyecanlanacak ne var?” Çocuğun duygusunu görmez, kabul etmez, hatta öyle hissettiği için kendisini kötü hissettirirler. Bunları duyan çocuk kendini suçlu, yetersiz, utanmış, yalnız hisseder. Duygularını bastırmayı, görmezden gelmeyi, -mış gibi yaşamayı öğrenir.

Ebeveynlerin çocuklara yaklaşımı onların kişilik ve özgüvenlerinin temelini atar. Tüm dünyaya ve ilişkilere bakışlarını şekillendirir. Pam Leo’nun o çok ünlü sözünü birlikte hatırlarsak: “Çocuklara konuşma şeklimiz onların iç sesi haline gelir.” Sözcüklerimiz, ses tonumuz, tavrımız ve yaklaşımımızdaki şiddet fiziksel olarak zarar vermese de duygusal olarak  çok büyük yaralar açar.

Bunları okurken “yok artık kim söyler ki bunları çocuğuna?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Ama inanın söyleyenlerin sayısı hiç de az değil ve bunları söyleyenler zarar verici etkisinin bilincinde olmadan davranıyor. Yoksa kimse çocuğuna karşı kötü niyetle ve kötü etki edeceğini bilerek böyle konuşmaz tabii ki… Şimdiye kadar bilmeden bunları bazı zamanlarda söylediyseniz de kendinizi affedin. Fark etmek, öğrenmek, hatadan dönmek için hiçbir zaman geç değil. Umarım bu yazı çok kişiye ulaşır, umarım daha çok ebeveyn okuyup farkındalık edinir. Kendi yaralarını fark eder, kendini daha iyi tanır, böylece daha sağlıklı nesiller yetişir… Yorum yaparak, fayda sağlayacağını düşündüğünüz kişilere ileterek destek olursanız çok sevinirim.

Bir sonraki yazıda toksik ebeveyn davranış modellerine değineceğim. Daha sonra da bunların yerine yapmamız gerekenlere değineceğim.

Siz çocukken benzer cümleler duydunuz mu?

Kendi çocuğunuza bunları söylediğiniz oluyor mu?

Bu yazıyı okumak size neler düşündürdü? Neler hissettirdi?

Benimle paylaşırsanız çok sevinirim. İçten sevgilerimle…

Bu yazıyı paylaş

“Toksik Ebeveyn Cümleleri” için 3 yorum

  1. Ben hayatımı annemin ve 1 büyük 2 küçük olmak üzere diğer 3 kardeşin ve annemin yeğeninin “günah keçisi” olarak geçirdim tüm ömrümü. Hep annem tarafından evlat olarak görülmek istedim. Bunun için bir insanın, bir kadının hayattan alabileceği tüm güzelliklerden vaz geçtim. Hiçbir şey değişmedi. Herhangi bir vesileyle beni “kötü” olarak ilan edeceği durumlar ve senaryolar yaratıp verdiğim ağlama, öfke, yalvarma her neyse her türlü tepki üzerinden aşağılanmayla sonuçlanacak yaptırımlara maruz kaldım. Kötü, günahkar, zalim çocuk olarak adlandırılıyorum. Ve ben, maddi manevi yük olmadan babasını üniversitenin ilk haftasında kaybettikten sonra okulunu uzatmadan başarıyla bitiren, işini bulan, kariyeri olan, alkol-gece hayatı-sigara bağımlılığı olmayan, okuyan, öğrenen, saygılı, dışardaki herkesin hayran olduğu bir kişiyim onlardan gayri olan hayatımda. yaşadığım bu durumlarda “annesini üzen” bu durumla ailenin diğer üyelerini de sürekli mutsuz ve tedirgin eden, “diğer insanlar açısından da tanısalar asla sevmeyecekleri biri” olarak etiketlenen, sosyal olarak yakın ve kalıcı ilişkiler kuramayan, romantik ilişkilerinde hep terk edilen biri oldum. İçinden çıkamadığım bu hastalıklı sarmalın içinde geçti hayatım. Çıkış yolu da göremiyorum artık.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top