Beni Neler Tetikliyor?

Daha sakin kalmanın yöntemlerinden ilki sizi tetikleyen şeyleri teşhis etmek. Bu yazıda en yaygın gördüğümüz örnekleri derledim. Tabii ki herkesin tetikleyici faktörleri farklı. Fakat her birimizin neler karşısında kızgınlık ölçeğinde tırmandığımızı keşfetmemiz gerekiyor. 

  1. Geç kalmak: Söz verdiğiniz her yere gecikiyorsunuz; çünkü evden çıkmak bir dert. Çocukları okula bırakacaksınız sonra kendi işinize yetişeceksiniz; ama yataktan bir türlü çıkmıyorlar, sonra kıyafet beğenmiyorlar, sonra kahvaltılarını oyalanarak ediyorlar, ayakkabılarını giymeyi red ediyorlar… bütün bunlarla mücadele ederken sizin bir gözünüz sürekli saatte, yine geç kaldınız!! “Hadi çocuğum, hadi yavrum, hadi dedim sana…” Ton giderek yükseliyor, derken bir bakmışsınız ölçekte 4-5’e gelmişsiniz bile. 

  1. Her şeye yetişmek: Yukarıdaki örnekten devam edecek olursak, her şeye sizin yetişmeniz gerekiyor gibi de bir durum var. Sabah herkesten önce kalktınız, kahvaltıyı hazırlamaya başladınız, masayı kurdunuz, çocukların kıyafetlerini hazırladınız, çantalarını kontrol ettiniz, kendi iş giysilerinizi ütülediniz, çocukları kaldırdınız, kahvaltılarıyla ilgilendiniz, bulaşıkları topladınız, giyindiniz…. of yazarken yoruldum. Her şeye yetişmeye çalışmak, o sıkışmışlık ve dünyanın tüm yükünü sizin taşıdığınız hissi de çok büyük bir tetikleyici. 
  1. Gürültü: Eve yorgun argın geldiniz. Çocukların biri gürültüyle televizyon seyrediyor; bir diğeri bağırarak şarkı söylüyor ya da size heyecanla bir şeyler anlatmaya çalışıyor; ama sizin tek duyduğunuz “gürültü”. Biraz sessiz bir ortama hasretsiniz. Her an patlayabilirsiniz.  
  1. Kaba cevap / Senden nefret ediyorum: Çocuğunuz akşam yemeğinden önce çikolata yemek istiyor. “Hayır” dediniz, anlattınız… Kaç saattir mutfakta ayakta yemek yapıyorsunuz. Ne dese beğenirsiniz? “Senden nefret ediyorum”. Nasıl nefret edebilir ki sizden?! Ya da bir de üzerine “gerizekalı” dedi size. Artık bu kadarı hem haksızlık, hem de saygısızlık. “İyi yetiştiremedim ben bu çocuğu olmadı” diye kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. Çok sinirlenip ağzının payını vereceksiniz.  
  1. Bitmeyen sorular: Çocuklar doğaları gereği çok meraklı ve bizlerin zaten bildiği pek çok şeyi onlar yeni anlamlandırmaya çalışıyorlar. Hayatı, insanları, duyguları, hayvanları, eşyaların çalışma şeklini her şey onlar için yeni. Dolayısıyla bazen bitmeyen sorular soruyorlar. “Ama neden?” “Ama neden?” “Nasıl?” “Nerde?” “Ne zaman?” cevapladıkça bitmiyor. O sırada siz de bir arkadaşınızla sohbet etmeye ya da başka bir işi yetiştirmeye çalışıyor olabilirsiniz. Ve bir noktada o bitmeyen sorular sizi tetikleyen bir hal alabilir. 
  1. Evin dağılması / kirlenmesi: Evi temiz ve derli toplu tutmak için çok çaba harcıyorsunuz. Ama çocuklar hiç düşünmeden tüm oyuncakları dağıtıyor, yedikleri kekin kırıntılarını yerlere döküyor… evi kirlettikleri yetmiyormuş gibi kendi üst başlarını da kirletiyorlar. Ve sonunda size gelenler geliyor. 
  1. Sözünüzün dinlenmemesi: Bir kere de söylediğinizi bir kere de yapsın di mi ama?! Yapmıyor işte! Bir söylüyorsunuz, iki söylüyorsunuz, üç, dört… sonunda kayış kopuyor. “kaç kere söylemem gerekiyor?! Anlamıyor musun? “Odanı topla”nın nesini anlamıyorsun?” vs. vs.. 
  1. Rahatsız edilmek: İş için teslim edeceğiniz raporu bitirmeye çalışıyorsunuz, tam konsantre oldunuz, içeriden ağlama sesi geliyor, ya da size “anne!” “baba!” diye odanıza dalıyor. Ama tam da toparlıyordunuz, offfff… Ne var?! Niye bana geliyor ki bu çocuk her şeyde? Bir kerede başkasına gitsin yahu?! Peki içerdekiler niye tutmuyor bu çocuğu? bilmiyorlar mı benim çalıştığımı? İşte ölçek tırmanmaya başladı…  
  1. Kardeş kavgaları: İki kardeş bazen ne de güzel anlaşıp oynuyorlar; bazen de kavga etmeye başlıyorlar veya bir kıskanma kriziyle büyük olanın küçüğe zarar vermeye çalıştığını fark ediyorsunuz. Siz ne hayallerle dünyaya getirmiştiniz oysa küçüğü… Hiç de hayal ettiğiniz gibi olmadı. Yaşadığınız hayal kırıklığı ya da çaresizlik hissi de sizi böyle durumlarda tetikleyen bir faktör olabilir. 
  1. Mızmızlanma / Ağlama: Bu da en yaygın tetikleyicilerden biri; çünkü kendimizi en çaresiz hissettiren durumlardan biri. Çocuğumuzun neye ağladığını bilmediğimizde, anlayamadığımızda, ya da bilip çare olamadığımızı hissettiğimizde içerideki yetersizlik hissi dışarı öfke olarak çıkabiliyor. Ya da biz çocukken ağlamamıza izin verilmediyse, duygularımız hep bastırıldıysa, ağlamanın kötü bir davranış olduğu söylendiyse de tahammül edemeyebiliriz. “Kes artık!” “Bunda ağlayacak ne var?” “Eeee yeter ama artık!” “Sus dedim sana!” Tanıdık geliyor mu? 

Burada bahsetmediğim sizi tetikleyen neler var? 

Ya da bu tetikleyicilerden size en çok hitap edenler hangileri? 

Tetikleyicileri fark etmek; kendimizi tanımak için, bizi bunların niçin kızdırdığını keşfederek kendi üzerimizde çalışmak için ilk adım. 

Kızgınlık aslında tamamen sizin algınızla, düşünce şeklinizle, hissettikleriniz, ihtiyaçlarınız, koşullanmalarınızla ilgili… Kendinizle ilgili çalıştıkça, iyileştikçe, duygularınızı yönetmeyi öğrendikçe “ya ben eskiden niçin bu kadar sinirleniyormuşum ki acaba?” noktasına bile gelebilirsiniz. Kontrol edilmeyen öfkenin hem kişinin kendisi hem de çevresi için ne kadar yıkıcı bir duygu olduğunu üzüntüyle görüyoruz. 

İyi ki bu yolculukta birlikteyiz. Yorumlarınızı her zamanki gibi paylaşırsanız çok sevinirim. İçten sevgilerimle… 

Bu yazıyı paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top