Avustralyalı ebeveynlik uzmanı Dr. Justin Coulson’un 2018’deki Mutluluk ve Sebepleri Konferansı’ndaki konuşmasını izledim. Videonun tamamını web sitemdeki ilham verici videolar başlığı altında bulabilirsiniz. Türkçe çevirisi veya altyazısı olmadığı için sizinle konuşmasının ana başlıklarını paylaşmak istedim.
Dr. Justin Coulson “Çocuklarımız doğduğunda çok mutluyuzdur. Ancak birkaç gün ya da hafta içinde mutluluk seviyemiz düşmeye başlar ve çocuklar 16 yaşlarına geldiğinde mutluluk seviyemiz yerlerdedir. Ben böyle bir aile istemiyorum; daha mutlu bir aile istiyorum”. Diyor. Ve daha mutlu bir aileye ulaşmanın sırrını Avustralya’da bin aile ile yaptığı araştırma sonucunda vardığı 3 ana prensibe bağlıyor.
Birinci Prensip: SEVGİ – Çocuklar için sevgi “zaman” demektir. Gerçekten çocuklarınıza zaman ayırabiliyor musunuz? Çoğu zaman bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz ve sabahları evdeki diyaloglar “hadi, çantanı aldın mı? Çantan nerede? Dün akşam okuldan getirince nereye koydun? Hadi, ayakkabılar!! Ayakkabılarını giy!” vs şeklinde bir acele içinde geçiyor. Durup, görmeye ve çocukları dinlemeye ihtiyacımız var. Karşıdan karşıya geçerken durup bakıyoruz; çünkü geçen ağır metallerin altında ezilme riskimiz var. Çocuklarımızın da hayatlarında geçmekte olan ağır metaller var ve bazen bizim de onlarla olmamıza ihtiyaçları var böylece güven duygusu içinde o yolda kalabilirler. En azından yemek zamanlarında bir arada olup, durup, birbirinizi görüp, dinlemek bile çok büyük bir fark yaratabilir. Yemekte o gün içinde ya da hayatta mutlu olduğunuz, minnet duyduğunuz şeyleri birbirinize ifade etmek çok güçlü bir bağ kurucu olabilir. ** Bana göre de sevginizi zamanınızla ve ilginizle göstermek, çocuğunuzla sohbet içinde kalmak ve sevgiyi koşullara bağlamamak yani “ne olursa olsun seni seviyorum”u hissettirebilmek birinci kural.
İkinci Prensip: SINIRLAR – Çocuklar sınırlarımızı sürekli zorlayabilir. O noktada kuralları belirlerken bizim bu sınırı ya da kuralı koymaya niçin ihtiyaç duyduğumuzu anlatmak, bizi anlamalarını sağlamak, ve onların ihtiyaçlarını ve değerlerini görüp anlamak önemli. Sonunda kuralı uygulayacak sorumluluğu onların hissetmesini sağlamak da çok önemli. Bunu da yapmanın en etkili yolu sınırları koyarken takım halinde çalışmak. “Sen ne düşünüyorsun?” “Benim yerimde olsan bu konuda ne yapardın?” “Sen değil de; kardeşin bunu isteseydi ve yetki sende olsaydı nasıl yaklaşırdın?” gibi sorular farklı açılardan bakmalarını sağlar. Sınırlar konusunda “ya benim dediğim; ya hiç” ya da “benim evim, benim kurallarım” gibi yaklaşımlar işe yaramıyor. “Açıklamak”, bakış açılarını “Keşfetmek“ ve “Sorumluluk Vermek” gerekiyor. ** Bana göre de her çocuğun sınırlara ihtiyacı var; fakat sınırlarınıza bağlı kalmak kadar ihtiyaca göre adapte edebilmek, esneyebilmek de bağlantıda kalabilmek için çok kıymetli. En başta mutlak hayır dediğiniz bir konuya çocuğunuzun bakış açısını anlayıp hak verdikten sonra kalbinizden evete dönmek geçiyorsa bu sizi tutarsız bir ebeveyn yapmaz, aksine bağlantıda kalabilen bir ebeveyn yapar. Yeter ki çocuğunuzla bu konuda iletişiminizi açık ve sağlıklı tutun.
Üçüncü Prensip: GÜLMEK – Anne babalık ciddi bir iş ve büyük bir sorumluluk; fakat bu sorumluluğun altında ezilip kalmak yerine eğlenmeyi hatırlamak, olayların içindeki komiklikleri fark edecek mizahi bakış açımızı kaybetmemek son prensip. Birlikte eğleneceğiniz gelenekler yaratın. Örneğin; her Cumartesi iki saatinizi birlikte geçireceğiniz ve yüksek maliyeti olmayan eğlenceli bir şey yapmaya ayırın, evinizde mısır patlatıp birlikte film seyredin. Kendi aile geleneğinizi yaratın. Gelenekler sıkıcı şeyler olmak zorunda değil. Her pazar ailece kahvaltı yapın ve bu kahvaltıları özel hale getirin. Müzik çok birleştirici bir eğlenme yöntemi. Çocuğunuzun sevdiği müziği yüksek sesle açın ve birlikte dans edin. Eğlenin. ** Bana göre de çocuklar büyüdükçe onların hayatında en çok hatırlanan, iz bırakan şeyler her hafta / her yaz / her tatilde vs yapılan şeyler, birlikte geçirilen zamanlar, paylaşılan anlar, deneyimler. Bunları yaşarken edindikleri pozitif duygular, güven ve aidiyet hissi onlara bir ömür koruma kalkanı sağlıyor diye düşünüyorum.
Dr. Justin Coulson’un bu konuda “21 Günde Daha Mutlu Aileler” isimli bir kitabı da var. Henüz Türkçe çevirisi yok. Kendisi 6 kız çocuğu babası. Söylediği her şey bilimsel dayanağı dışında kendi babalık deneyimlerini de içeriyor. Çok saygı duyduğum bir isim.
Bunları okumak size neler düşündürdü?
Birbirinize daha fazla zaman ayırmak için neler yapabilirsiniz?
Çocuklarınızı durup, görüp, dinleyebildiğinizi düşünüyor musunuz?
Sınırları sağlıklı koyabiliyor musunuz?
Sınırları çizerken onların bakış açısını yeterince dikkate aldığınızı düşünüyor musunuz?
Birlikte daha fazla eğlenmek için neler yapabilirsiniz?
Eğlenceli aile gelenekleriniz var mı? Varsa ilham olması için bizlerle paylaşmak ister misiniz?